top of page

Sydney Opera Binası

Tünkut Akata

1 Ara 2024

Sydney Opera binası, dünyanın en ikonik yapılardan biri olmasının yanı sıra eminim her baktığınızda özgünlüğünü takdir ediyorsunuzdur.

Sydney Opera Binası, dünyanın en ikonik yapılardan biri olmasının yanı sıra eminim her baktığınızda özgünlüğünü de takdir ediyorsunuzdur.


Elbette onu özgün kılan körfezin üstündeki yelkenleri selamlayan formu ancak proje ve yapım süreci de 16 yıl süren sıra dışı bir hikayeye sahip.

 

...

 

1957 yılında, dünyanın her yerinden katılımın açık olduğu bir yarışmada; Mimar Jørn Utzon'un eskizleri ve yaklaşımı yarışmayı kazandı ve Utzon henüz kırklı yaşlarının başında çok büyük bir başarı elde etmiş oldu. 


Proje süreci başladığında, ilk çizimleri rastgele geometrik örüntü oluşturduğundan yapıma pek uygun bulunmadı ve 4 yıl süren zorlu bir form arayışı sürecine girildi.


Fonksiyonları ayrı ayrı çözüp formsal bütünleşik bir yapı elde etmeye çalışıyorlar ancak geriye yaslanıp maketlerine baktıklarında, estetik bütünlük bir türlü içlerine sinmiyordu. Estetik yaklaşımı beğendikleri forma ulaşınca da mühendislik çözümleri yapıma uygun olmuyordu.


Bunun üzerine dünyanın en iyi mühendislerinden biri olan Ove Arup ile çalışmaya karar verdiler.


...

 

Bu noktada birlikte buldukları çözümde Van Gogh’un "büyük şeyler, küçük şeylerin bir araya gelmesidir" öğüdü akıllara geliyor.


Formun taşıyıcı sistemini bir bütün olarak çözmek yerine; bir yarımkürenin parçaları olarak tek tek ele aldıklarında, tüm bu kaotik formun çözümü işte önlerindeydi.


Sayısız deneme, maket ve eskizden sonra, eşsiz, sade bir çözümle Sydney Opera Binası’nın yapımına başlandı.


"Sphere Solution" adı verilen bu çözümle basit ama güçlü ve literatüre giren bu fikri bulmuşlardı. 

 


...

 

Mimarlığın en zor yanlarından biri göreceliği olan; estetik dengeyi ve kütleyi bulma sürecidir.


2 kere 2 gibi sonucu belli, lojik bir meslek olmadığından duyumsal uzantının gelişimi mesleği zor kılan yanıdır.


Bu belki de bir mimarın kendini aşma mücadelesinin ta kendisidir.  


Bu noktada, "İnsanın önünde en büyük zafer, en büyük fetih, içindeki kendini aşma mücadelesidir." diyen Ayn Rand geliyor aklıma.


Çünkü bu proje sürecinde beni en çok etkileyen kısım: Mimar Jørn Utzon'un dik duruşudur!


Dört yıl süren geliştirme sürecinde, Utzon en iyiyi bulana kadar diretmiş, kimi zaman istifa dahi etmiş ve çevresinden gelen zaman baskısını kararlı duruşuyla atlatmayı başarmıştı.


Biz bugün bu ikonik yapıya hayranlıkla bakabiliyorsak Utzon'un yalın estetik arayışı kadar, başından sonuna, hayalinin en üst noktasını gerçekleştirmesindeki direncidir.


bottom of page