top of page

Güell olmasaydı Gaudi olur muydu?

Tünkut Akata

17 Kas 2024

1878’in bahar aylarında, Barselona Mimarlık okulundan başarıyla mezun olan taze bir mimara, okulun müdürü Elias Rogent "Bu dereceyi bir deliye mi yoksa bir dâhiye mi verdiğimizi bilmiyorum, bunu ancak zaman gösterecek." demişti. 

1878’in bahar aylarında, Barselona Mimarlık okulundan başarıyla mezun olan taze bir mimara, okulun müdürü Elias Rogent "Bu dereceyi bir deliye mi yoksa bir dâhiye mi verdiğimizi bilmiyorum, bunu ancak zaman gösterecek." demişti. 


Aynı yıl, okul öğrencilerinin de katıldığı Paris Universal Sergisi'nde; bir vitrin tasarımı, Barselona’nın en zengin ve köklü ailelerinden olan Güell ailesinin bir üyesinin dikkatini çekti. Bunun üzerine, Comillas'taki Palacio de Sobrellano'nun Pantheon Kilisesi'nin mobilyalarını tasarlama görevi verdi.


Bu sihirli tanışma anı vesilesiyle oluşacak yetenek ve vizyon arasındaki eşsiz harmoniyi elbette o dönemler kimse kestiremezdi.



Bugünün Barselona’sı özgür, özgün ve yenilikçi olabilir ancak 20. yy’ın başlarında bu kavramlar orada da kaya gibi sertti.


İkisinin ürettikleri yapılar, mobilyalar ve yaklaşımlar, yapımı yaklaşık aynı zamanlara tekabül eden Eyfel Kulesi’nin akıbetine uğramış; ilk günlerinde çok çirkin bulunmuş ve hatta suç olarak görülmüştü.


Bu zor zamanlar bile, açık görüşlü bir vizyonerin ısrarla bir sanatçının arkasında duruşunu ve finansman desteğini arttırarak birlikte ilerlemelerini durduramadı.


Bu ilişkinin temelinde, karşılıklı güven ve asıl olarak saygı ve anlayış vardı.





Birkaç proje bu birliktelikle üretildikten sonra, 1900 yılında, Barselona’nın kuzeyinde geniş bir alanda konut yerleşimi yapmaya koyuldular ancak yaptıkları konutlar yeterince iyi bir getiri getirmeyince alanın şehir parkına dönüştürülmesine karar verildi.



Bu başarısız konut projesini, doğayı ve sanatı özgünlükle harmanlayarak dönüştürdüler. 



UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne giren ve yılda milyonlarca ziyaretçiyi ağırlayan Park Güell’den bahsediyorum.



Eusebi Güell ve Antoni Gaudi arasındaki işveren-sanatçı ilişkisi ve dostluğu, az bilinen bir değerdir.


Tam da bu noktada, düşünülmesi gerekenler belki de aşağıdaki soruların cevaplarıdır:


•Sadece paraya sahip olmak, yatırım için sonraki nesillere uzanmak için yeterli midir?


•Bir sanatçının eserleri bir gün gerçek değerine ulaşacak olsa da mesele sanatçı yaşarken bunu fark ederek değer vermek midir? 



Modern Mimarinin öncülerinden sayılan Le Corbusier, Gaudi için “Dünyayı hayal gücüyle şekillendirdi.” demişti.


Bir gerçek var ki; bugün Barselona’ya hayranlıkla bakıyorsak, Gaudi’nin hayallerine inanan ve değer veren Güell’in vizyonunun bu kentte bizlerle buluşması olduğu içindir. 

bottom of page