Tünkut Akata
28 Eyl 2023
Bir adam Picasso’ya şöyle der:
Renkleri karıştırmaktan ve iç içe geçmiş çizgiler yapmaktan başka resim yeteneğin yok gibi geliyor bana.
Bir adam Picasso’ya şöyle der:
Renkleri karıştırmaktan ve iç içe geçmiş çizgiler yapmaktan başka resim yeteneğin yok gibi geliyor bana.
Picasso fırçasını alır ve yere bir buğday tanesi resmi çizer. Öyle gerçekçi olur ki bir tavuk yemek için gagalamaya başlar.
Gördüğü durumdan şaşkına dönen adam Picasso’ya:
Bu kadar mükemmel resimler yapabiliyorken niçin bu garip resimleri yapmakta ısrar ediyorsunuz?
Picasso yanıt verir:
Çünkü ben resimlerimi tavuklar için yapmıyorum.
...
Bizler bu dünyayı ve doğayı kavrayabilen tek canlı türüyüz.
Belki de doğaya yegane katkımız onu anlamlandırabilmemiz.
Fikri yetilerimiz arttıkça, bedensel yetilerimiz azaldı, doğadan kopmamız hızlandı, çıplaklıktan ve mağaralardan kurtulduk.
Barınmadan ötesine geçme kararıyla, düzen ve geliştirmeye oradan da güzelleştirme ve anlamlandırma ihtiyacı duyduk.
...
Tam da bu noktada başlıyor, mimarlık ve insan hikayesi.
Aslında tam tanımıyoruz birbirimizi.
İnsan için mimarlık, formdan öte hayat kalitesi.
Mimarlık için ise insan, kavramsallaşmadan anlatamıyor kendini.
Birbirimizi anlamak için ritmi tutturmak gerekiyor belki de.
O sekans ise mimarlığın "6. Sanat" olduğu gerçeği.
Baştaki hikayeye dönersem...
Sanat, insanla tavuğu ayıran bir olguysa,
Mimarlık, ev ile kümesi ayıran bir yaşamsal formdur.